Kusursuz kadının peşinde- vamık volkan

Eserde Hamilton’un geçmişine uzanıyoruz. Hamilton’un tek bir anne figürü yerine üç anne figürüyle çocukluğunu geçirmesiyle birlikte, bütünleştirilememiş bir anne imgesi yaratamamasının sonuçlarını psikopatolojik olarak görme şansını yakalıyoruz. Volkan, her çocuğun normal gelişiminde ‘’gelişimsel bölme’’ denilen bir şey olduğunu, ancak Hamilton gibi annelik deneyimi olan kişilerde normal gelişimsel bölmenin ‘’savunma amaçlı bölmeye’’ dönüşerek ‘’borderline kişilik bozukluğuna’’ dönüştüğünü söylüyor. Volkan, Hamilton’un birden çok yaşadığı duruma ‘’Cam Balkon’’ adını vermiş. Bu adlandırma; hiç kimseye ihtiyacı yokmuş gibi yanılsaması yaratıp, bağımlılık gelişmesinin yadsımasını anlatıyor. Volkan’ın dikkat ettiği şey Hamilton’un düşünselleştirmeye başvurup duygularını yadsıması oldu. ‘’Duygusal Süreklilik’’ kavramını bu yüzden derinlemesine ele almış. Direnç kavramının terapiste karşı değil, kaygıdan, utançtan ve rahatsız edici duygulardan kaçınma çabası olarak görülmüş. Anal fiksasyonun yarattığı durumlar kitabın önemli bir bölümünü kaplamış ve Hamilton’un sürekli ego alıştırmaları yapmasına şahit oluyoruz. Klein’ın kuramındaki paranoid-şizoid konumdan depresif evreye geçiş oldukça net bir şekilde gözlemleme imkanı oluyor bu sayede. Depresif konumdaki ambivalansları sıkça görmeye başlıyoruz. Bölme ve ambivanlans farkını Volkan oldukça net bir şekilde açıklıyor. Volkan, kişinin oral, anal, fallik dönem saplantıları arasında analizanların sıkça bir fiksasyondan diğerine atlamasını olağan bulduğunu ve bunu analistin başarısızlığına bağlanmamasının öneminden bahsetmiştir. Kişi ego alıştırmaları yaparak yeni içgörüler kazanarak eski onardığı durumlara tekrardan bakmak isteyecektir. Bu yüzden analiz edilmiş durumlara geri dönülmesini normal karşılamış. Oral, anal fiksasyonları çalışıldıktan sonra kitabın sonlarına doğru öidipal fiksasyonların konuşulduğunu görüyoruz. Kardeş rekabetini, ensest durumların ve öidipal durumların toplumsal yansımalarını inceleme durumumuz ve önemli kişilerle nasıl özdeşleşildiğini ve o topluma ait olmasa bile bazı toplumdaki yaşanmış kötü olayların (soykırım gibi) diğer milletlerdeki insanları da aynı şekilde etkileyebileceğine dair Hamilton’un anılarında bunun yankılarını görebiliyoruz. Analistin öidipal evreyi çalışırken analizanın hangi evreden geçtiğini Volkan, bize maddeler halinde sıralamış. Geçmiş nesillerde yaşanan kötü olayların, yeni nesildeki psikolojik yansımalarını görme imkanı buluyoruz ve anne çocuk yaşantılarının çocuğun gelişmekte olan zihni için ‘’kuluçka’’ işlevi gördüğünü anlıyoruz. Hamilton’un yas evresinin yapıcı özelliğinden ve yası Veikko Tähkä’nın çok açık anlatımıyla anlama şansımız oluyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir