Çocuklar Üzerinde Yapılan Marshmallow Deneyi

Araştırmacılar, çocuklara koşullu olarak ödüller sunulduğu zaman, onların ödülü hemen elde etmek yerine hazzı geciktirip geciktirmeyeceklerini merak etti.

1970 yılında, okul öncesi dönemdeki çocuklarla yapılan bu deneyde, çocukların zevki sonraya bırakma konusundaki bilişsel yeteneklerinin düzeyi veya eksikliği ölçülmek istendi. O zaman gelin, bu deneyin detaylarına birlikte bakalım.

İlk etapta, 56 çocuktan oluşan katılımcı grubuyla birlikte deneye start verildi. Araştırmacılar, çocukları deneye alıştırmak için önce onlarla biraz oyun oynadı.

Çocukları A’dan E’ye kadar beş gruba dağıtan araştırmacılar, onların her birini ayrı ayrı odalara götürdü. A, B ve C grubundaki çocuklara bir marshmallow verildi. 

Sonrasında olanlar ise ilginçti. Çocuklara, uzmanların odalardan bir süreliğine ayrılıp sonra geri dönecekleri söylendi. Eğer onları beklerlerse önlerindeki marshmallowdan bir tane daha verileceği belirtildi. Fakat psikologlar, çocuklara isterlerse şekerlemeyi hemen yiyebileceklerini de ifade etti. Ancak hemen yiyenler için ikinci bir şekerleme hakkı bulunmuyordu.

Bekleme süresi ise 15 dakikaydı. Peki bu süre geçtikten sonra neler oldu?

A, B ve C grubundaki çocuklardan yeterli derecede sabır gösterenler, iki adet marshmallow yiyebildi. Beklemeyen, pes eden çocuklar ise başta belirtildiği gibi ikinci bir şekerleme alamadı. D ve E grubundaki çocuklara bir şey ikram edilmedi. 15 dakikalık süre geçtikten sonra ise tüm çocuklara oyuncaklarla oynamaları için izin verildi. Sonra çocuklar oyuncaklarla oynarken, onlardan eğlenceli şeyler düşünmeleri istendi. Bu, şarkı söylemek ve farklı oyun türlerini düşünmek gibi şeyler olabilirdi.

Uzmanlar, bir müddet gözlem yaptıktan sonra bazı çocukları deneyden çıkarmayı uygun gördü. Çünkü bazıları, uzmanların yönlendirmelerini anlamadı, yani talimatlara uymadı. Bu nedenle 50 çocukla araştırmaya devam etmenin uygun olduğuna karar verildi.

Sonra ise deneyin çok şaşırtıcı olan ikinci kısmı başlatıldı. 

50 çocuğa da yine baştaki gibi uzmanların odadan çıkacağı belirtildi. Bunun üzerine çocuklara, zili çalsalar da çalmasalar da 15 dakika bekledikten sonra oyuncaklarla oynayabilecekleri söylendi. Tabii küçük çocukları oyuncak dolu bir odaya koyup, ”şu kadar süre sonra bunlarla oynayabilirsin” demek, onlar için gerçekten çok zor olsa gerek. Gel gelelim, sonuçlarda, başta A, B ve C grubuna dahil edilen ve 15 dakika boyunca iki adet şekerleme yemek için bekleyen çocukların, diğer gruplara göre daha fazla sabredebildikleri ortaya çıktı.

Deneyin bir diğer aşamasında çocuklar üç gruba ayrıldı ve onlara yine marshmallow ikram edildi. Ancak bu bekleme süresi içerisinde, her gruptan farklı şeyler düşünmeleri istendi. 

A grubundakilere eğlenceli şeyleri, B grubundakilere üzücü şeyleri ve C grubundakilere az sonra yiyecekleri şekerlemeyi düşünmeleri söylendi. Mantık yine aynıydı. 15 dakika boyunca uzmanları çağırmadan beklerlerse alacakları ödül sayısı artıyordu, beklemezlerse ekstra bir şey kazanamıyorlardı. Sonuç olarak A grubundaki çocukların, diğer gruplara göre daha fazla beklediği görüldü. 

Mischel ve ekibi, çocukların anlık hazzı sonraya bırakmayı; hazzın kaynağını görmezden gelerek veya konudan bağımsız olumlu şeyler düşünerek öğrenebileceklerini öne sürdü. Ki zaten anlık tatmin elde etme duygusunu ertelemek de uzmanlara göre bu tip bilişsel aktivitelere bağlıydı. Yani ”ya arzu nesnesinden kaçınacaksın ya da ona karşı duyulan isteği bastıracaksın” felsefesini benimsemek gerekiyordu. 

Bunun üzerine yapılan diğer deneylerde de bir anlık zevk duygusuna kapılmadan, daha uzun vadeli kazanımlar elde etme fikrini içselleştiren çocukların, sabretme konusunda başarı gösterdikleri tespit edildi.

Psikolog Tyler Watts önderliğinde yapılan başka bir çalışmada ise 900 kişiden oluşan çocuk grubu incelendi.

Bu çocukların her biri farklı etnik kökene, sosyoekonomik duruma ve ebeveyn yapısına sahipti. Bu araştırmada ise çocukların sosyoekonomik durumunun, hazzı erteleme davranışıyla ilişkisi incelendi.

Sonuçlar ise oldukça vurucuydu. Neden mi? Çünkü uzmanlar, geciktirilen haz davranışından her daim olumlu sonuçlar çıkarılamayacağını söyledi. Yani bu, Mischel ve arkadaşlarının çıkarımının tam tersi bir yaklaşımdı diyebiliriz. Watts’ın ekibi, ikinci bir marshmallow ödülünü almak için bekleyebilmeyi, çocuğun sosyal ve ekonomik alt yapısı tarafından belirlenen bir durum olarak tanımlıyordu.

Basitçe anlatmak gerekirse, çocukların davranışlarında aile faktörünün öneminin göz ardı edilemeyeceğini söyleyebiliriz. Mesela araştırmada, maddi durumu iyi olmayan çocukların, ikinci bir şekerlemeyi beklemekte daha sabırsız olduğu görüldü. Uzmanlara göre bunun sebebi, yoksul çocukların hayatlarının zengin olan çocuklara göre daha güvencesiz olmasıyla ilişkiliydi. Yani durumu iyi olmayan birinin, ”bugün yemek bulduysam yerim, yarın yemek bulamazsam aç kalırım” mantığında hareket ettiği düşünülüyordu.

Velhasıl beklemek, sosyoekonomik seviyesi düşük olanlar için bir risktir diyebiliriz. Neden mi? Çünkü bu çocukların ebeveynleri, onlara hiçbir zaman şekerleme alamayabilirdi. Yani akademisyenler, bu çocuklar için öz-kontrol becerisi düşük demenin, bu nedenle doğru bir tutum olmadığını ifade ediyordu. İyi eğitimli ve maddi durumu iyi ailelerin çocuklarının ise hazzı daha kolay erteledikleri görüldü. Ancak araştırmacılar bu durumun onlar için kolay olmasını, işte tam da bu ekonomik ve statüsel nedenlere bağlıyordu.

Çünkü o marshmallow, bu çocukların muhtaçlık hissettiği bir gıda değildi, ebeveynleri onlara istedikleri başka atıştırmalıkları da alma imkanına sahipti. Ki buna benzer diğer çalışmalarda da yoksul ebeveynlerin çocuklarının, zengin olan ebeveynlerin çocuklarına göre bu tip atıştırmalıklara karşı daha fazla istek duydukları görüldü. 

En nihayetinde, iki araştırmanın sunduğu farklı bakış açılarından şunlar çıkıyor: İlk araştırmaya göre, ödül almak için anlık zevki erteleyen çocukların, ödülü bekleyemeyenlere göre, yetişkinliklerinde daha başarılı olacakları düşünülebilir. Veyahut ikinci bir şekerleme için bekleyebilen çocuklar için öz-kontrol becerileri daha yüksek ve dış faktörlerin etkisinde kalmamayı başarıyorlar da diyebiliriz. Ki zaten esasen bu deneyde, daha fazla haz için kısa süreli hazzı ertelemenin olumlu olacağı mesajının verilmek istendiğini de ifade edebiliriz.

Ancak ikinci araştırmaya baktığımızda, bir önceki araştırmadaki çıkarımların yetersiz olduğu görülebilir. Çünkü çocukları kıyaslarken, onları sadece çocuk kimlikleriyle değerlendirmememiz gerektiğini, bu kimliği inşa eden aile, sosyoekonomik durum, etnik köken ve eğitim düzeyi gibi toplumsal faktörleri de göz önüne alınca çok iyi anlayabiliyoruz. 

Yani çocuklukta ertelenen veya ertelenmeyen hazzın gelecekte kişiye her daim kazanım sağlayacağı yönünde bir genelleme yapılması, ne yazık ki her birey için geçerli olmayabiliyor. Aslında bu tip deneyler aracılığıyla, bir konuda genellemeler yapılırken, farklı dinamiklerin de işin içine girebileceğini düşünmenin önemini görmüş oluyoruz.

  • Kaynaklar: Simply Psychology, The Atlantic
  • Görsel Kaynakları: Inc. Magazine, Behavioral Scientist, Medium, Uplifers

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir