Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ne astıkları “Her yer direniş, her yer Taksim” yazılı pankartı keserek denize düşüren polisleri ödüllendireceklerini ve kendileri hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını açıklayan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya tepki gösterdi. Baş, “Neymiş, beyefendi bizimle ilgili suç duyurusunda bulunacakmış. Vallahi hiç bekleme. Hiç bekleme Soylu. Hani hazır savcılığa kadar gitmişken o kol kola olduğun çetelerle ilgili ifadeni de vermeni bekliyoruz. Mafyadan ayda 10 bin dolar alan maaş alan o milletvekilini anlatacaktın ya savcıya, gitmişken onu da anlatıvermeni bekliyoruz” dedi.
TİP lideri Baş ve milletvekilleri Sera Kadıgil ile Ahmet Şık, Gezi Parkı eylemlerinin 9’uncu yılında, İstanbul’daki 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ne “Her yer direniş, her yer Taksim” yazılı pankart astı. Pankartın asıldığı anlar, Şık’ın sosyal medya hesabından canlı yayınlandı. Görüntülere göre, pankartın asıldığı sırada polisler, milletvekillerine müdahale etti, pankartı keserek denize düşürdü. Olay sırasında Kadıgil’in cep telefonunun da denize düştüğü belirtildi.
“Gezi direnişinin 9’uncu yıl dönümü”
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da olaya ilişkin görüntüleri sosyal medya hesabından paylaşarak, “Bu polis arkadaşlarımı, görevlerini yapmaları münasebetiyle ödüllendiriyoruz. HDPKK’dan Meclis’e giren bu milletvekilleri hakkında da suç duyurusunda bulunuyoruz” notunu düştü.
Olayın ardından Erkan Baş, TİP İstanbul İl Başkanlığı’nda bir basın toplantısı düzenledi. “İstanbul’dayız, çünkü bugün 31 Mayıs. 31 Mayıs, hepimizin bildiği gibi Türkiye tarihinin en şanlı halk direnişlerinden biri olan Gezi direnişinin 9’uncu yıl dönümü” diyen Erkan Baş, şunları söyledi:
“Gezi, bu ülkenin güvencesi, halkın umududur”
“Tam 9 yıl önce bugün bu saatlerde, önce bir ağaç için, özgürlüğümüz için, memleketimiz için direndiğimizde ne güzel olduğumuzu gördük. Tek adamın zorbalığına, onun baskıcı politikalarına, hukuku ayaklar altına alan uygulamalara, halkı küçük gören anlayışa, polis şiddetine, gazına, copuna karşı ağaçlara, kuşlarımıza, böceklere, kentimize, kamusal alanlarımıza, rant için saldıranlara karşı bu ülkenin yurttaşları olarak hep birlikte karşı durduk.
Tam 9 yıl önce paylaştık, dayanışmayla el ele tutuşarak bir halk olduğumuzu gördük. 31 Mayıs 2013, bir halkın ‘Bu memleket bizim’ dediği bir gün olarak tarihe kaydedilmiştir. Gezi, bu ülkenin güvencesidir. Halkın umududur. Gezi, dünümüz ama aynı zamanda bugünümüz ve en önemlisi geleceğimizdir. Bu vesileyle Gezi direnişi sırasında aramızdan koparılan kardeşlerimizi bir kez daha sevgiyle anıyoruz. Onların düşledikleri ülkeyi, onların düşledikleri dünyayı gerçek kılmak için inatla mücadeleye devam ediyoruz.
“Gezi, diktatör bozuntusunun kabusudur”
Gezi, halkın umududur, halkın yarınıdır ama Gezi, aynı zamanda diktatör bozuntusunun, onun çevresinde kümelenenlerin de kabusudur. Siyasal İslamcı, patron adamı, doğa düşmanı, kadın düşmanı, genç düşmanı bir çakma diktatöre karşı 9 yıldır bu kâbusu yaşatanlara yürekten selam olsun.
Selam olsun direnen milyonlara, selam olsun kırmızılı kadına, duran adama, çapulculara, Atatürk Kültür Merkezi’ne, TOMA’ya kepçelerin önünde direnen Sırrı Süreyya’ya (Önder), Bezmialem Camii’nin imamına, Gezi’nin marjinal 5’lisine, hepsine selam olsun. Selam olsun Gezi’yi bu memleketin tüm parklarına yayanlara. İstanbul’a, İzmir’e, Ankara’ya, Antalya’ya, Bursa’ya, Diyarbakır’a, Van’a, Antakya’ya, ‘Her yer Taksim, her yer direniş’ diye yeri göğü inleten tüm yurttaşlarımıza ve elbette koskocaman yürekten dayanışma selamını da uyduruk Gezi davasında tutuklanan, tutsak ettikleri arkadaşlarımıza iletiyoruz. Onlarla yeniden, en kısa sürede meydanlarda, alanlarda, omuz omuza mücadeleyi büyüteceğimiz günlerin sabırsızlığı içerisindeyiz.
“Erdoğan’a sesleniyoruz: Hayatlarını çaldığın gençler, seni iktidardan indirecek”
‘Gezi bugünümüz, Gezi gelecektir’ diyoruz. Bugün bu sözü aklında, bugün bu sözü yüreğinde taşıyan milyonlarca yurttaşımızın, sizin sesinizi Boğaz Köprüsü’nden bir kez daha tüm dünyaya haykırdık. Yani o pankartı biz astık ama oradaki çığlık, oradaki söz, bu ülkenin tüm onurlu insanlarının sesidir. Biz, yalnızca aracı olduk. Ayrıca bugün Türkiye İşçi Partili öğrenciler, Beşiktaş’taki Cumhurbaşkanlığı Ofisi’nin önünden Saray’a Berkin’i (Elvan) hatırlattılar.
O vurulma emrini verdiği Berkin’in arkadaşları, şimdi mücadeleyi üniversite üniversite, sokak sokak, mahalle mahalle büyütüyorlar. Gezi’de belki de ilkokul sıralarında olan gençler, bugün bu iktidarın sonunu getirmeye hazırlanıyorlar. Ülkenin dört bir yanında yükselttikleri ses, bu inancımızı bir kez daha güçlendirdi. Bu inancı büyüten bütün genç arkadaşlarımı sevgiyle selamlıyorum. Buradan Erdoğan’a sesleniyoruz. Hayatlarını çaldığın, özgürlüklerini elinden aldığın, bu ülkeye küstürmek için elinden gelen her şeyi yaptığın gençler, seni iktidardan indirecek Erdoğan, bundan kurtulamayacaksın. Pankartımızı astık ama tabii ki pankart asmakla, pankartlar asmakla işimiz bitmedi. Bunu çok iyi biliyoruz. ‘Bu daha başlangıç’ demiştik Gezi’de ve daha çok işimiz var. Daha bu iktidarı tarihin çöp sepetine göndereceğiz.
“Seninle de işimiz var Süleyman Soylu”
Bu vesileyle deyim yerindeyse yeri gelmişken; her fırsatı kendini göstermek için kullanan, kendini göstermek için 40 takla atan suç işleri bakanına da bir çift laf etmemiz gerekiyor. Aslında samimi duygumu söyleyeyim. Ciddiye almaya değmeyecek bir şahsiyetle karşı karşıyayız ama meydanı boş bulup, ‘İstediğim her şeyi söyleyebilirim’ diye kendini nimetten saymasına da gönlümüz el vermiyor. Seninle de işimiz var Süleyman Soylu. Neymiş? Hukuksuzca bugün bizi engelleyen polis memurlarını ödüllendirecekmiş. Bir de bizim hakkımızda suç duyurusunda bulunacakmış, dava açacakmış. Önce bir soru soralım. Hani polisleri ödüllendirecek ya.
O polislere vereceğin ödül ile evlerine 2 kilo zeytinyağı bile alamayacaklarının farkında mısın Süleyman? Sen, hani sözde cırt cırt sesleriyle başlayan servetini, iç çamaşırını bile yönettiği partiye fatura ederek büyüttüğün servetini, 2010’da ‘evet’ çıksın diye çalışma yapmakla görevlendirildiğin zaman Pensilvanya’dan gelen paralarla doldurduğu kasalarını, bugün servetine servet katmak için her türlü kara para, rüşvet, uyuşturucu işlerini yürüten çetecilerle kol kola sürdürdüğün muhabbetinin yanında, utanmadan emrindeki polislere suç işletiyorsun. Suç işletmen yetmiyor, bir de devletin kasasından onlara ödül veriyormuş gibi kendi reklamını yapmaya çalışıyorsun.
“Mafyadan ayda 10 bin dolar alan maaş alan o milletvekilini anlatacaktın savcıya”
Neymiş, beyefendi bizimle ilgili suç duyurusunda bulunacakmış. Vallahi hiç bekleme. Hiç bekleme Soylu. Hani hazır savcılığa kadar gitmişken o kol kola olduğun çetelerle ilgili ifadeni de vermeni bekliyoruz. Mafyadan ayda 10 bin dolar alan maaş alan o milletvekilini anlatacaktın ya savcıya, gitmişken onu da anlatıvermeni bekliyoruz. Her biriyle ayrı ayrı fotoğraf çektirdiğin suç örgütü liderlerinin de hesabını vermeni bekliyoruz.
Özetle atanmış bir suç işleri bakanı olarak işlediğin bütün suçların bizim gözlerimizin altında olduğunu bu vesileyle bir kere daha hatırlatıyoruz. Ha ödüle gelince; Soylu, sen ödülle çalışırsın ancak ve senin ödülün ancak Saray’dan, patronlardan, para babalarından ödenir. Bizim için ödül, milyonların sesi olmaktır. Bizim için ödül, milyonların vicdanı olabilmektir. O yüzden Gezi’nin 9’uncu yıl dönümünde attığın bu adımı sakın unutma Süleyman. Çünkü Gezi’nin 10’uncu yıl dönümünde, işlediğin suçların hesabını vermeye başlayacaksın. Ahmet Şık ve gazeteci arkadaşlarımızın ‘Duvar’ adlı kitabını sana komisyonda vermiştik. Umarım okumuşsundur. Savcıya giderken onu da götürmeni ve bu iddianameyi de savcıya teslim etmeni senden bekliyoruz. Sen, bu cesarete sahip değilsin. Biz bunu yapacağız. Hiç merak etme.
“Halka karşı suç işliyorsunuz”
Polis kayıtlarına göre bile 80 ilde milyonlarca yurttaşın katıldığı bir direnişten söz ediyoruz. Bu büyük direnişi bir suç olarak göstermek hiç kimsenin haddine değildir. Bunlar kendilerini ne sanıyorlar ya? Bugün hukuksuz bir biçimde köprüde karşımıza yolladıkları polislere de aynı şeyi hatırlattık. Kanun dışı emir vermek suçtur. Kanun dışı emir uygulamak suçtur. Bunlar daha önce de bu ülkede yaşandı. Hatırlatıyoruz.
Pensilvanya’da Fetullah Gülen’den aldıkları talimatlarla halka karşı suç işleyenler vardı. Gezi direnişi sırasında o gün devlet olanaklarının ellerinde olduğuna güvenerek bizi gözaltına alan, bizi yargılayan, gözaltında arkadaşlarımıza işkenceler yapan polis şefleri bugün cezaevlerinde mi? Aynı şeyi yaşayacaksınız. Halka karşı suç işliyorsunuz ve biz burada durduğumuz sürece, burada olduğumuz sürece buna karşı en kararlı biçimde direnmeye devam edeceğiz ve uyarıyoruz, bir kez daha uyarıyoruz. Hukuk dışı talimatları verenler, hukuk dışı talimatları uygulayanlar aynı sonla karşı karşıya kalacaklar.
“Karanlık gider, Gezi kalır; zorbalar gider, Gezi kalır”
Bir korku imparatorluğu yaymaya çalışıyorlar. ‘Biz istediğimiz her şeyi yaparız. Kimse bizden hesap soramaz’ diye düşünüyorlardı. Bugün ise dönemlerinin bittiğini görüyorlar ve saldırmalarının nedeni esas olarak duydukları büyük korkudur. O yüzden bu her gün yeni yeni suç dosyaları ortaya çıkan paralel eğitim yapılarını, paralel silahlı grupları ve bunları yöneten siyasileri çok uzun olmayan bir süre sonra sanık sandalyesinde göreceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Gezi’den suç falan çıkmaz.
Gezi’den umut, dayanışma, adalet, emek, özgürlük, eşitlik çıkar. Biz, bunları her şartta haykırmaya devam edeceğiz. Bu akşam da Taksim’de olacağız. Bu akşam ülkenin dört bir yanında, Gezi’nin yıl dönümünde Gezi’nin taleplerinin savunucusu olmaya, bu mücadeleyi sürdürmeye devam ettiğimizi göstermeye devam edeceğiz. Her yerden haykıracağız. Duymak istemediklerini hep birlikte haykıracağız. ‘Her yer Taksim, her yer direniş. Karanlık gider, Gezi kalır. Zorbalar gider, Gezi kalır’ diyeceğiz.
“Saray rejiminin saldırdığı hiçbir arkadaşımızı yalnız bırakmayacağız”
Gezi’nin yıl dönümünde intikam operasyonları da devam ediyor. Bugün CHP İstanbul İl Başkanı sevgili arkadaşımız Canan Kaftancıoğlu da Silivri Cezaevi’ne götürüldü. Sayın Kaftancıoğlu için verilen bu karar, hukuk tarihine bir kara leke olarak geçmiştir. Aynı Gezi davasında verilen cezalar gibi, aynı AKP iktidarında sayısız örneğini gördüğümüz siyasi davalarda verilen kararlar gibi. Milletvekillerini, belediye başkanlarını tutsak eden kararlar gibi bu karar da hukuk tarihimizin kara lekesi olmuştur.
Biz, AKP iktidarında adaletin kalmadığını biliyoruz. Yargının, ülkeyi ele geçiren bir çetenin basit bir aracına dönüştürüldüğünü görüyoruz. Buradan bir kez daha söz veriyoruz. Saray rejiminin hedef aldığı, saldırdığı hiçbir arkadaşımızı yalnız bırakmayacağız. Hiçbiri yalnız değildir. Arkalarında milyonlar var. Arkalarında milyonların direnişi var. Ne diyorduk Gezi günlerinde? Hukuk biterse haziran başlar. Hukuk yoksa biz varız. Hukuk yoksa bu ülkenin onurlu yurttaşları, bu ülkenin onurlu halkı var.
“Gezi’de yitirdiğimiz kardeşlerimizin hayallerindeki dünyayı kurmak için mücadeleye devam edeceğiz”
Konuşmamı yine bu iktidarın memurları tarafından katledilen bir öğretmeni anarak sonlandırmak istiyorum. Bundan 11 bir yıl önce Hopa’da yine ağacını, denizini korumak isterken polislerin hedef gözeterek nişan aldığı ve katlettiği Metin Lokumcu öğretmenimizi sevgiyle, özlemle anıyorum.
Gezi direnişinin de işaret fişeğini veren direnişlerden bir tanesinin içindeydi Metin hocamız. Hedef gözeterek onun ölümüne neden olan iktidar memurlarının hak ettiği cezayı almaları için var gücümüzle mücadele etmeye devam edeceğiz. Gezi’de yitirdiğimiz kardeşlerimizin, Metin öğretmenlerimizin hayallerindeki dünyayı kurmak için mücadeleye devam edeceğiz.”