Ukrayna Parlamentosu bile dayanamadı: Yalancı yetkiliyi görevden aldı

“Savaşta önce gerçekler öldürülür.” Tabii ki cümlenin böyle olmadığını biliyorum. Akıllı insanlardan birinin savaşta yalanın sıkça kullanılmasına vurgu amacıyla yaptığı bu müthiş belirlemesi “savaşta önce gerçekler ölür” biçimindedir. Ben de bir çok insan gibi buna inanırdım tabii. Lyudmila Denisova’dan haberdar olduğumdan beri gerçeklerin kendi kendine ölmediğini, gerçeğin birileri tarafından öldürüldüğünü anlamış bulunuyorum. Girişteki cümle o yüzden böyle oldu.

Denisova, gerçekleri öldüren bir “katil” öncelikle. Sonra da büyük yalanlar uydurmuş bir yalancı. Bunu ben söylüyor değilim. Yakın zamanlara kadar, İnsan Hakları Komiseri olarak görev yaptığı Ukrayna Parlamentosu söylüyor. Kendi ülkesinin parlamentosunun bile yalanlarına tahammül edemediğinden, “yanlış bilgi yaydığı” suçlamasıyla 234’e karşı 9 oyla görevden aldığı Denisova Rusya’ya yönelik akıl almaz iddialarda bulunmuştu. Bunu yapma gerekçesi ise batılı ülkeleri Ukrayna’ya daha fazla silah göndermeye ikna etmek. Yani son derece “vatansever” duygularla yapmış her ne yaptıysa.

“Ukrayna’ya zararlı yalanlar”

“Sözkonusu vatansa gerisi teferruattır” diyenler (zamanında söylendiğinde çok anlamlı olan bu güzel vecize bugün kimi çevrelerin dilinde farklı olan herkese saldırmanın aracı haline getirildi maalesef) Denisova’ya hak verebilirler elbette. Ama zaferlerin asla yalanlar üzerine kurulmayacağını bilenlerin gözünde, söz konusu olan vatan bile olsa Denisova’nın haklı görülmesine olanak yok. Bir de suçlamanın yalan olduğunun ortaya çıkmasının, “düşmanı” masumlaştırdığını, dolayısıyla daha sonra o düşmanın gerçek suçlarını görünmez kıldığını bilenler de Denisova’yı savunamaz. Ukraynalı milletvekili Pavlo Frolov da savunamamış zaten. Tam tersine Frolov, Denisova’yı, “işgal altındaki topraklarda kanıtlarla desteklenmeyen çocuklara cinsel istismar dahil onlarca cinsel saldırı iddiasıyla Ukrayna’ya zarar veren yanlış bilgiler yaymakla” suçladı. Daha ne olsun?

Denisova’nın yalanlarından biri Rus askerlerin toplu tecavüzler gerçekleştirdiği yolundaki iddiasıydı. Tek bir kanıt ya da iz bile bulunamadı bu iddiayla ilişkili olarak. Bulunamazdı zaten çünkü ülkesinin medyasına yaptığı açıklamada Denisova “İtalyan Parlamentosu’nda konuştuğumda ülkeme yardımları için onları ikna etmeliydim. O nedenle korkunç ama etkili olduğunu düşündüğüm yalanlar söyledim” diyor.

“Yalanla ikna ettim”

Pişman olduğu için mi yapıyor bu itirafları peki? Tabii ki hayır. Aksine “amacına ulaştı” dediği yalanlarını savunarak, savaşın başında Ukrayna’ya silah yardımına karşı olan İtalya’nın Beş Yıldız Hareketi’nin desteğini almasını buna örnek gösteriyor. Amerikan CNN televizyonu ile Washington Post gazetesi Rus askerlerince işlenen toplu tecavüz iddiasını yalan olmasına rağmen günlerce köpürttüğüne göre Denisova’nın yalanları aslında işe yaramış gerçekten. Rusya’nın suçlamanın doğru olmadığına ilişkin açıklamalarına kulak asan da olmadı tabii bu arada.

Denisova tam bir “yalan makinesi” gerçekten. Kuşatma altındaki Ukrayna kentlerinde kurulu nükleer santrallerde sızıntı meydana geldiği yalanının yanı sıra Rus askerlerin Yahudi Soykırımı anısına yapılmış “Holokost Anıtı”na saldırdığı yalanı da var ki insan hayret ediyor gerçekten.

Rusya’nın kendisine yönelik bu suçlamaların araştırılması için uluslararası kuruluşlarla birlikte çalışma akıllığı iddiaların yanlışlığının “uluslararası kabul görmesine” de yol açtı tabii. Ukrayna Parlamentosu’nun Denisova’yı görevden almasında bunun da etkisi vardır muhtemelen.

“Sandalyemden düşüyordum”

Yalan, savaşın önemli silahlarından biri kuşkusuz. Suriye’ye yönelik emperyal çullanma sırasında da çok tanık olduk bunlara. Biri çok alçakçaydı. Suriye Denklemi adlı kitabımda yazmıştım, oradan alıntılayayım: “Suriye’ye ilişkin gerçeklerin çarpıtılmış oluşuna en çarpıcı örnek BBC’nin servise koyduğu bir fotoğraftı. BBC’nin ‘Öfke büyürken Hula’daki katliam kınandı” başlığıyla abonelerine geçtiği fotoğraftaki cesetlerin Hula saldırılarında katledilenlere ait olduğu belirtiliyordu. Oysa söz konusu fotoğraf 2003 yılında Irak savaşı sırasında gerçekleştirilen bir katliama aitti. Fotoğrafın Hula’ya ait olmadığını söyleyen de fotoğrafı çekenin kendisiydi. Fotoğraf ajansı Getty Images için çalışan Marco di Lauro şunları söylüyordu: ‘Eve gittiğimde saat sabaha karşı 3’tü, Suriye’ye ilişkin haberi başa çeken BBC’nin internet sayfasını açtım ve neredeyse sandalyemden düşüyordum. Bu fotoğrafı 2003 yılında Irak’ta ben çekmiştim. Fotoğraf internet sitemde de bulunuyor’.

Bu sadece bir örnek. Daha bunun Libya ayaklanması(!) sırasında üretilen yalanları var. Irak’la ilgili uydurulanları var. Saymakla bitmez. Başlattıkları savaşları yalanlarla kazanan(!) “sahte muzafferlerdir” ABD’si, İngilteresi, Fransası, Almanyası.

Ukrayna Parlamentosu’nun Denisova’yı görevden alması tüm dünyaya “yalan söylediğinin” kabûlüdür. Oysa buna ihtiyacı yoktu. Ukrayna yalanlarla savaş kazanılamayacağını erken anlamış görünüyor. Keşke savaştan önce de kimi şeyleri erkenden anlayabilseydi. ABD/NATO ile “gel beni işgal et” dercesine Rusya’nın burnunun dibinde 36 askeri tatbikat düzenlemenin akıllıca olmadığını örneğin.

Belki de anlamıştır, kim bilir?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir