Derleyen: Fazilet Şenol / Milliyet.com.tr – Leonarda Cianciulli 1894 yılında İtalya, Montella’da küçük bir kasabada dünyaya geldi. Bazı kaynaklara göre annesi ona uğradığı bir cinsel saldırı sonucu hamile kalmıştı ve bu nedenle her zaman ‘istenmeyen bir kız’ olarak kabul edildi. Çocukluğu kesinlikle kolay ve mutlu geçmedi. Epilepsi hastasıydı, ailesi ve komşuları engellemeyi başarsa da iki kez intihar etmeye çalıştı. 23 yaşındayken bir nüfus memuru olan Raffaele Pansardi ile evlendi. Annesi, onu başka bir erkekle evlendirmeyi planladığı için evliliğini onaylamadı. Cianciulli, bu sebeple annesinin ona büyü yaptığını düşünmüştü.
17 KEZ HAMİLE KALDI
Çift, 1921’de Pansardi’nin memleketi Lauria’ya taşındı. Burada Cianciulli 1927’de dolandırıcılık suçundan hapse düştü. Serbest bırakıldığında Avellino’ya geçtiler. 1930 Irpinia depreminde evleri yıkıldıktan sonra Cianciulli’nin küçük bir dükkan açacağı Reggio Emilia’daki Correggio’ya yerleştiler. Genç kadın kısa süre içinde çevresinde çok sevilen ve sayılan biri olmuştu.
Cianciulli evliliği sırasında 17 kez hamile kaldı ancak üç çocuğunu düşük nedeniyle kaybetti. 10 çocuğu ise doğumdan kısa bir süre sonra öldü. Cianciulli huzursuz geçen hayatını annesinin yaptığı büyüden kaynaklandığını düşünüyordu. Aynı zamanda bir falcı Cianciulli’ye evlenip çocuk sahibi olacağını, ancak tüm çocukların genç yaşta öleceğini söylemişti ve falcının söylediklerinden sonra kadının korkuları körüklendi. Bütün kötü tecrübelerine rağmen Cianciulli’nin onlara takıntılı bir şekilde bağlanacağı üç erkek ve bir kız çocuğu oldu.
OĞLU İÇİN KURBAN ETTİ
Mistik duyguları güçlenen Cianciulli daha sonra el falı bakan başka bir Roman kadını ziyaret etti ve falcı kadın ona, “Sağınızda hapishane, solunuzda bir tımarhane görüyorum” dedi. Aynı falcı, kadına, en sevdiği büyük oğlu Giuseppe’nin II. Dünya Savaşı’na hazırlanmak için İtalyan ordusuna katılacağını öğrendi. Çocuklarını ne pahasına olursa korumaya kararlıydı ve oğlunun güvenliğini sevdiği insanların canlarında buldu. Bu mistik düşünce içini gün geçtikçe karartmıştı. Böylece Cianciulli çok sevdiği ve komşusu olan üç kadını oğlu uğruna kurban edecekti. Bu kurbanlardan sabun yapıp oğlunu onunla yıkamalı, kalanlarıyla da turta yaparak oğluna yedirmeliydi.
‘KEK VE SABUN YAPTIM’
Cianciulli’nin kurbanlarından ilki Faustina Setti oldu. Faustina koca bulma konusunda tavsiye almak için kendisine gelen genç bir kızdı. Cianciulli ona Pola’daki uygun birinden bahsetti ama ondan bunu kimseye söylememesini istedi. Ayrıca Setti’yi akrabalarına, arkadaşlarına mektup ve kartpostal yazmaya ikna etti. Pola’ya ulaştığında onlara her şeyin yolunda olduğunu söylemek için postalanacaklardı. Böylelikle Cianciulli cinayeti güzelce planlamıştı, hiçbir yakını Faustina’yı merak etmeyecekti. O gün Cianciulli genç kızı öldürdü. Bu cinayet için Cianciulli daha sonra şu açıklamayı yapacaktı:
“Parçaları bir tencereye attım, sabun yapmak için aldığım yedi kilo kostik soda ekledim. Birkaç kovaya döktüm ve bir foseptik tankının içinde eriyene kadar karıştırdım. Lavabodaki kana gelince de pıhtılaşana kadar bekledim, fırında kurutup öğüttüm. Sonra da un, şeker, çikolata, süt ve yumurta ile biraz da margarinle karıştırıp tüm malzemeleri yoğurdum. Bir sürü kek yaptım ve onları ziyarete gelen misafirlerime servis ettim. Giuseppe ve ben de onları yedik.”
‘GERÇEKTEN ÇOK TATLIYDI’
Cianciulli’nin ikinci kurbanı ise Francesca Soavi oldu. Setti gibi Soavi de arkadaşlarına gönderilmek üzere kartpostallar yazmaya ikna edildi. Ayrıca Setti gibi Soavi de ayrılmadan önce Cianciulli’yi ziyarete geldi. Ona da ilaçlı şarap verdi ve ardından bir baltayla öldürdü. Cinayet 5 Eylül 1940’ta gerçekleşti. Soavi’nin cesedine Setti’ninkiyle aynı muamele yapıldı. Cianciulli’nin üçüncü ve son kurbanı Virginia Cacioppo’ydu. Cianciulli, Virginia için Floransa’da sekreter olarak iş bulduğunu söylemişti. Diğer iki kadında olduğu gibi tek bir kişiye dahi nereye gittiğini söylememesi talimatı verildi. Cacioppo kabul etti ve 30 Eylül 1940’ta son bir ziyaret için Cianciulli’ye geldi. Cianciulli’nin verdiği ifadede bu cinayetle ilgili için şunları söyledi:
“Diğer ikisi gibi o da tencereye girdi. Eti güzel ve beyazdı, eridiğinde bir şişe kolonya ekledim ve uzun süre kaynattıktan sonra en kabul edilebilir kremsi sabunları yapabildim. Komşulara ve tanıdıklara da verdim. Bir kısmıyla da pasta yaptım, o kadın gerçekten çok tatlıydı.”
ASLA PİŞMAN OLMADI
Ancak tüm kurbanların kıyafetlerini ve ayakkabılarını bile satan Cianciulli için çanlar çalışıyordu. Cacioppo’nun baldızı Albertina Fanti, onun aniden ortadan kaybolmasından şüphelenmişti. Üstelik onu en son Cianciulli’nin evine girerken görmüştü. Korkularını Reggio Emilia’daki polis merkezine giderek anlattı. Bunun üzerine Cianciulli gözaltına alındı. Polisler tam oğlu Giuseppe’den şüphelendikleri esnada anne Cianciulli oğluna bir şey olmaması için işlediği cinayetleri tüm ayrıntılarıyla itiraf etti.
Cianciulli, 1946’da Reggio Emilia’da cinayetten yargılandı. Hiçbir zaman pişman olmadı. Mahkemede büyük bir gururla şunları demişti: “Yağları sıyırmak için kullandığım bakır kepçeyi son günlerde metale fena halde muhtaç olan ülkeme verdim. Onunla savaşsınlar.”
Yaptıklarından dolayı 30 yıl hapis cezası aldı, bu cezanın 3 yılını ise akıl hastenesinde geçirdi. Cani kadın 15 Ekim 1970’de ise Pozzuoli’deki kadın sığınma evinde inme geçirerek öldü. Kurbanların kaynatıldığı tencere de dâhil olmak üzere davadan bir dizi eser, Roma’daki Kriminoloji Müzesi’nde hâlâ sergileniyor.