Herkes Odatv haberini konuştu… Kimdir Kenan Rıfai… Kimdir Cemalnur Sargut

Galatasaray Sportif AŞ Başkanvekili Erden Timur’un, tarikat toplantısında Rıfai cemaatinin kadın lideri Cemalnur Sargut’un yanında yer aldığı video gündeme oturdu.

Odatv’nin ortaya çıkardığı görüntülerin ardından söz konusu tarikatın Türkiye’de en bilinen temsilcisi Kenan Rifai ve bugünkü kadın lideri Cemalnur Sargut’un kim olduğu büyük merak konusu oldu.

İLGİLİ HABER

Galatasaray yöneticisi Erden Timur cemaat liderinin toplantısında… Odatv görüntülere ulaştı

Kimileri Cemalnur Sargut’un tarikat lideri olmadığını savunsa da Rıfai tarikatının geçmişi eskilere dayanıyor.

Adı: Kenan Büyükaksoy

Yani Kenan Rıfai…

1867 yılında Selanik’te dünyaya geldi.

Kenan Rifaî’nin dünyevî öğrenim yolu, tarikat yolundan biraz farklıydı…

GALATASARAY LİSESİNDE OKUDU

Şeyhlerinin hayatını yazan kadın müritleri nedense Kenan Rifaî’nin okul yaşamını sadece birer cümleyle geçiştirmişlerdi. Satır aralarından anlıyoruz ki, Kenan Rifaî, Mekteb-i Sultanî’den (Galatasaray Lisesi) sonra, Yahudi Alliance Israelite Universelle’e (Evrensel Yahudi Birliği), dilimizdeki adıyla Alyans okullarına gitmişti.

Genellikle Yahudi çocuklarının gittiği bu okula Kenan Rifaî neden verilmişti? Bilinmiyor!

Mekteb-i Sultanî’de okurken, Yahudi Alyans okuluna verilmesinin sebebi ne olabilirdi? Kitapta bu konularda hiç bilgi yok.

Belki Alyans okullarının amacı ve kuruluş sürecini öğrenerek, bilgi sahibi olabiliriz: Alyans okulunun temeli Paris’te dünya Yahudilerine yönelik bir çağrıyla atıldı.

Fransız Yahudi örgütü Alliance Israelite Universelle, 1860’taki çağrısında şöyle diyordu:

“Çok sayıda dindaşımızın yirmi asırdır türlü acılar, yasaklamalar ve hakaretlere maruz kaldığına, ama birer insan ve vatandaş olarak haysiyetlerini yeniden kazanabileceklerine inanıyorsanız; yoldan çıkmışları kınamak yerine ıslah etmek, körleşmişleri bir başlarına bırakmak yerine aydınlatmak, bitkinlere acımak yerine onları tutup ayağa kaldırmak gerektiğine inanıyorsanız; bütün dünyanın Yahudileri, eğer tüm bunlara inanıyorsanız gelin, çağrımıza kulak verin…”

Paris’ten dünyaya yayılan bu çağrıya ilk yanıtı veren Selanik Yahudileri oldu. Özellikle 1860’lı yıllarda pamuk ticareti nedeniyle hayli zenginleşen Selanikli Yahudiler, cemaatlerinin önündeki en büyük engelin eski alışkanlıklar, boş inançlar olduğuna; bunların yerini üretken, faydalı bireylerin alması gerektiğine inanıyorlardı.

Rifaî şeyhi Kenan Rifaî de bu isimlerden biriydi: Alyans okulunda eğitim gördü. İbranice biliyordu.

Kenan Rifaî gerek Mekteb-i Sultanî, gerekse Alyans okulunda Fransız kültürüyle yoğrulmuştu. Çok iyi Fransızca konuşuyordu.

“ENTELEKTÜEL TASAVVUFÇULUK”

9 Eylül 2005 tarihli Sabah gazetesine göre Ahmed er-Rifaî’nin (1118-1182) kurduğu tarikatın Türkiye’de en çok tanınan temsilcisi Kenan Rifaî’ydi.

Ancak, ne Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hazırlamış olduğu İslam Ansiklopedisi’nde ne de tanınmış İslam profesörleri tarafından yapılan araştırmalarda “Kenan Rifaî” adı pek geçmiyor.

Müritleri tarafından kutsallaştırılıp, “şeyh”, “hazret” mertebesine çıkarılan Kenan Rifaî’nin ismi, neden din, tasavvuf, İslam vb kitaplarında yoktu? Müritlerinden başka, kimse onu ciddiye almıyor muydu?

Halbuki, Kenan Rifaî, Medine’de “İdadî-i Hamidî”de müdürlük yaparken, dört yıl boyunca Şeyh Hamza Rifaî’nin hizmetinde bulundu; icazet alınca İstanbul’a döndü.

1908’de, annesi Hatice Cenan’ın inşa ettirdiği Fatih semtindeki Altay Dergâhı’nda irşat vazifesine başladı.

Neydi bu dergâhın felsefî özü:

“Kenan Rifaî tasavvufu, ne Gazalî gibi sırf bir ahlak anlayışı olarak kabul etmiş; ne Muhyiddin-i Arabî gibi sadece Vahdet-i Vücud’da kalmış; ne de Mevlânâ gibi aşkıyla dünyayı ve ahireti de atlayıp geçmiştir. Üçünü birleştirerek bir yaşam şekli haline getirmiştir.”

Kenan Rifaî’ye göre tarikat, edep, irfan ve insanlık demekti; zikir ve devran şekillerine, tespih, sarık, cüppe gibi kisvelere takılıp kalınmamalıydı. Asıl olan görüntü değil, kalpti; kerametin de değeri yoktu.

Kamuoyunda Rifaîler, bir yandan vücutlarına kızgın şişler batıran, ateş yutan, cam yiyen müritlerden oluşan bir tarikat olarak bilinmekteydi.

“Eski Rifaîler” denilen bu grup daha çok esnaf kesiminden oluşuyor; metot olarak temizlik, dürüstlük, inançlı ve erdemli olma prensibini benimsiyorlardı.

Zikir esnasında “burhan” adını verdikleri kızgın demir üzerine basmak, “gül” dedikleri kızgın demir çubuğu dillerine sürmek ve vücuda şiş batırmak gibi gösteriler yapıyorlardı.

“Entelektüel tasavvufçuluk” akımına örnek gösterilen Kenan Rifaî ve müritlerinin zikri bunlara hiç benzemiyordu. Kızgın şişler, kılıçlar, demir çubuklar yoktu onların ritüellerinde.

Kenan Rifaî, 1925’te dergâhların kapatılması kararını uyulması gereken bir “ulu emir” diye görüp, Allah’ın bir tecellisi olarak yorumladı.

Ona göre, tarikat devrinin artık sonu gelmişti. Tasavvuf geleneğini artık ev sohbetlerinde sürdürecekti.

Bu ev sohbetlerinin konuklar, üniversite ve sanat çevrelerinden gelenlerdi.

Müritler arasında hayli kadın da vardı.

CEMALNUR SARGUT BAŞA GEÇİYOR

7 Temmuz 1950 tarihinde hayatını kaybeden Kenan Rifai’nin ardında, önce Semiha Ayverdi sonra da bugün Erden Timur’un yanında yer aldığı Cemalnur Sargut tarikatın lideri oldu.

Sargut ailesi üç göbektir Kenan Rifaî’ye bağlıydı. Anneannesi Şadiye Hanım, annesi Meşkûre Hanım ve Cemalnur Sargut.

Öyle ki, doğduğunda anne Meşkûre Hanım’ın adını Kenan Rifaî koymuştu.

Dergâhın mürşidi Cemalnur Sargut 3 Kasım 1952 İstanbul doğumlu.

Kenan Rifaî’nin otuz bir yaşında vefat eden kızı Semiha Cemal’in adından dolayı “Cemalnur” ismi verilmişti.

Cemalnur Sargut, Kadıköy Kız Koleji’nden sonra Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi Kimya Fakültesi’ni bitirdi; Güneş Koleji ile Cumhuriyet Lisesi’nde kimya öğretmenliği yaptı.

Kendi adına kurulan internet sitesinde hakkında şöyle deniliyor;

“Cemalnur Sargut, sevgili annesi Meşkûre Sargut ve mürşidi Samiha Ayverdi’den aldığı eğitime ilaveten Hayri Bilecik Bey’den Kuran dersleri almış, Nermin Suner Pekin Hanımefendi’yle de uzun yıllar Mesnevî ve Kuran üzerinde mukayese çalışmaları yapmıştır. Yirmi beş yılı aşkın süredir İslam tarihinin altın sayfalan olan ve kütleleri peşlerinden sürükleyen büyük İslam mutasavvıflarından Hz. Ahmed er-Rifaî, Hz.Kenan Rifaî ve Hz. Mevlânâ Celaleddin Rumî başta olmak üzere Hz. İbn Arabi, Hz. Niyazi Mısrî, Hz. Şibli, Hz. Konevî ve Hz. Cillî hakkında inceleme ve araştırma faaliyetlerine devam etmektedir.

Bu isimler gösteriyor ki, Kenan Rifaî ve müritleri Vahdet-i Vücud felsefesine bağlıydılar.

“İlacın sendedir fakat ki göremezsin. Derdin de sendedir lakin farkında olamazsın Sen kendini küçük bir cisim zannedersin. Halbuki sende dürülür koskoca âlem…”

Hz. Ali’nin bu sözleriyle açılan, Cemalnur Sargut’un İnternet sitesinde, nerelerde seminerler verdiği de yazılı…

Amerika’da Duke Üniversitesi ile Kuzey Carolina Üniversitesi’nde İslam konusunda dersler vermişti. Söylediğine göre, özellikle Kuzey Carolina tasavvufun merkezi olmuştu.

Cemalnur Sargut, New York’taki Mevlânâ festivaline katılıp konuşmalar yapmıştı. Almanya’da Frankfurt Frau Liebe (Kutsal Kadın) Kilisesi’nde “Hz. Yusuf” ve “Hz. Meryem” hakkında seminerler vermişti. Frankfurt Üniversitesi’nde verdiği dersin adı İslam tasavvufuydu.

NIETZSCHE’NİN “LA İLAHE İLLALLAH”IN “LA” KISMI OLDUĞUNU GÖRDÜM

Başı açık, modern görünüşlü Cemalnur Sargut, Pitagoras’tan Buddha’ya, Platon’dan Sokrates’e kadar filozofları araştırmış, Sartre’ı okumuştu:

“Ben en çok Nietzsche’yi okudum. Çok negatif etkisinde de kaldım. Fakat sonra onun da çok faydalı olduğunu anladım. Nietzsche’nin “La ilahe illallah”ın “la” kısmı olduğunu gördüm, La “yok” demek. İnsanın bir “yok” devresi vardır. “Hiçbir şey yok, ben büyüğüm” dediği. Sonra “ilah” kısmı gelir. Kendimizden başka şeylere âşık oluruz.”

Tasavvuf araştırmalarının yanı sıra Mevlânâ Celâleddîn-î Rûmî, Abdülkâdir Geylânî, İbn-i Arabî, Niyazî-î Mısrî, Abdülkerîm el-Cîlî, Şems-î Tebrizî ve Sultan Veled gibi büyük mutasavvıfların yorumlarıyla Kur’an sûrelerini açıklayan eserler yazdı.

Ayrıca halka açık “Mesnevî”, “Füsusu’l Hikem” ve “Tasavvuf” dersleri ve sohbetleri yapmaya devam ediyor.

Öte yandan hem iki isme ait bilgiler hem de Rıfai tarikatının temellerinin dayandığı geçmişte yaşanan gerçekler, gazeteci Soner Yalçın’ın Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı EFENDİ-2 adlı kitabında yer alıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir