Karar yazarı Oğur, İmralı iddiasını köşesine taşıdı: Öcalan, “Buradan çıkmayabilirim, yeter ki mesele çözülsün” dedi

Karar muharriri Yıldıray Oğur, köşe yazısında DEM heyetinin İmralı görüşmesinde Abdullah Öcalan’ın “İmralı’dan çıkmayabilirim, kâfi ki sıkıntı çözülsün” dediğine dair argümanları gündemine taşıdı. 

“Ahmet Türk de son İmralı ziyaretinde Öcalan’ın şahsen Devlet Bahçeli’nin söylem ettiği ‘Umut hakkı’ konusundan hiç bahsetmediğini söyledi.” diyen Oğur, “Türkiye’de son 50 yılda Öcalan’ın da modülü olduğu büyük kabahatler işlendi, acılar yaşandı. Bir 50 yıl daha hengamenin sürmesi içim her iki tarafta da kâfi münasebet ve neden var.” dedi.

“O yüzden bugün yapılacak en büyük vatanseverlik, 100 bini aşkın insanın vefatına neden olan 50 yıllık periyodu kapatmaktır.” diyen Oğur’un köşe yazısının ilgili kısmı şöyle:

” 20’li yaşlarında PKK’yı kurmuş, 30’lu yaşlarında Suriye’ye kaçmış, 49 yaşından beri de İmralı adasında yaşayan Öcalan’ı şahsi çıkarlarının peşinde kendi davasını bile satacak biri üzere göstermek sıkıntıyı anlamamaktan diğer hiçbir işe yaramaz, ucuz bir propaganda olarak kalır, Öcalan’ın örgütü üzerindeki Türkiye’nin lehine olan prestijini sarsar. Son birkaç günde yeniden bu ucuz propagandanın örnekleri medyada yer alıyor.

Öcalan haberleriyle ortaya konan profil ile 25 yıldır İmralı’da tek başına kalan adam birebir kişi değil.

Öcalan’ın en büyük isteğinin İmralı’dan çıkıp evlenmek olduğu haberi mesela… Bu haberde üç kıymetli eksik var:

Bir; Öcalan’ın 75 yaşında olduğu, iki aslında resmen evli olduğu ve üç karşımızda uzun müddettir evliliği geri-feodal bir kurum olarak ilan etmiş biri var.

Türkiye ve Suriye’de milyonlarca taraftarı olan, yarı-Tanrı muamelesi yapılan Öcalan’ın 50 yıl isyan liderliği, 25 yıl mahpus hayatı yaptıktan sonra en büyük dileğinin evlenip havuzlu bir villada Gassal dizisi izlemek olduğuna inanmak isteyen natürel inanabilir.

Ama buna inandıktan sonra 50 yıldır dağda olan PKK’lıların motivasyonu nasıl açıklanacak sanki?

Keşke bu kadar kolay talepleri olsaydı.

Devlet kaynaklarına dayandırılan bir başka habere nazaran tahlil sürecinde Öcalan’ın en büyük isteği ise hür kalmaktı:

‘Öcalan’a verilen bildiri ise netti: Dışarı seni hiçbir siyasi parti çıkaramaz. Bunun için evvel silahsızlanarak dağdan inme gerçekleşecek, Türkiye’den çıkacaklar. Bu bir süreç. Şehit ailelerinin iknası, toplumun hazırlanması ve son olarak da referandumda halkın evet demesi gerekiyor.’

Halbuki o yıllarda İmralı’da yapılan görüşmelerde Öcalan, ısrarla kendi özgürlüğünün masaya getirilmesine karşı çıkmıştı:

‘Şimdi Öcalan çıksın, af falan deniyor. Bir sefer ben affedilecek bir cürüm işlemedim. İkincisi bana bu hafta, bu ay dışarıya çık deseler, ben burada kalmayı tercih ederim. Zira şartları oluşmadan çıkmam mümkün değil. Ben siyasi davası olan bir adamım ve bu yüzden buradayım. Çıkacaksam da bu çıkış siyasal gelişmelerle olacaktır.’

‘Benim derdim dışarı çıkıp Hassa Hüsso üzere gezmek değil, tenezzül bile etmem. Yüzyıllık savaşın çıkmasını önleyelim, diyorum. Ben o denli çabucak İmralı’dan çıkayım, arzı endam edeyim demiyorum. Burada iki basın toplantısını bunun için istedim. Derdim vefatları önlemektir.’

Ahmet Türk de son İmralı ziyaretinde Öcalan’ın şahsen Devlet Bahçeli’nin söylem ettiği ‘Umut hakkı’ konusundan hiç bahsetmediğini söyledi.

Çıkan haberlerin tam tersine Öcalan’ın Sırrı Süreyya Başkan ve Pervin Buldan ile son görüşmesinde ‘Ben buradan çıkmayabilirim, bunu gündeme getirmeyin, bu tartışma konusu olmasın, kâfi ki bu problem çözülsün’ dediği argüman ediliyor.

Türkiye’de son 50 yılda Öcalan’ın da kesimi olduğu büyük cürümler işlendi, acılar yaşandı. Bir 50 yıl daha arbedenin sürmesi içim her iki tarafta da kâfi münasebet ve neden var. Fakat bunun için iki tarafta da motivasyon var mı? Neyse ki yok.

O yüzden bugün yapılacak en büyük vatanseverlik, 100 bini aşkın insanın vefatına neden olan 50 yıllık periyodu kapatmaktır.

Bunun kapatmak isteyen herkese de köstek değil, dayanak olmaktır.”